Mutluluktan Haber Ver Dilek Taşı...

Hayranı–tutkunu çok olan bir isim Gülden Karaböcek. Çoğu insan için bir "kült" kişi o. Tekstil atölyelerinden en şık mağazalara, mahalle kahvelerinden yazar–çizer dolu entelektüel cafe'lere kadar her yerde hala onun şarkıları çınlıyor. Günün herhangi bir anında, herhangi bir yerde, herhangi bir Gülden Karaböcek şarkısı çalmaya başladığında hep aynı şey olur:
Önce şarkıya kulak kabartılır, ilk bir–iki dizede şarkıcı yalnız başına söyler şarkısını, sonra da hep bir ağızdan ona eşlik edilir; hem de sonuna kadar.
Böyle biridir işte Gülden Karaböcek. Yüzlerce şarkısı vardır ve tamamına yakını ezbere bilinir. Ülkenin "Hüzün Kraliçesi", kaç zamandır yeniden dillerde.
Gülden Karaböcek, ilk 45'liklerini 70'li yılların başında yayınladı. Bu ilk dönem plakların arasında en fazla ses getireni "Koşma Koşma" adlı plak oldu. Tamamen "pop" olan, günün taleplerine uyan ve sonradan şarkıcının binbir arayış, binbir emekle oluşturacağı "'sound"u ile uzaktan-yakından ilgisi olmayan bir 45'likti bu.
Plak tutunca da devamı geldi. Şah ve daha sonra Elenor'dan çıkan bu plaklarda, başta Aşık Ferrahi ve Aşık Mahzuni Şerif olmak üzere onlarca türkü seslendirdi sanatçı. Türküleri, hafifçe "batı" sound'una yaklaştırılmış ama asla köklerinden koparılmamış bir şekilde söylemekteydi. "Ahu Gözlüm", "Nem Kaldı", "Yalancısın" bu dönemin birkaç örneği. Bu dönemi, şarkıcının "Ferdi Tayfur" dönemi takip etti.
Ferdi Tayfur, Elenor'un bir başka sanatçısıydı; bu nedenle, şarkıcının, Ferdi Tayfur'a ait "Bana Gerçekleri Söyle", "Çeşme" ve "Ne Bilirdim ki" adlı şarkıları plak yapması kimseyi şaşırtmamıştı. Ama bu plaklarda şaşırtıcı olan, bu tamamen arabesk şarkıların, Gülden Karaböcek'in daha önceki stiline uyarlanabilmiş olmasıydı. Mükemmel bir şekilde aranje edilmiş bu üç-beş plak sonrası, Gülden Karaböcek bir adım daha atttı, tam olarak ne yapmak istediğine karar verdi, türküleri de, başkasının şarkılarını da bir kenara bıraktı ve şarkılarını kendisi yazmaya başladı. Bunun ilk örneği de "Dilek Taşı" oldu. Sözleri Poyraz Tekin'e ait olan şarkı tam anlamıyla onikiden vurarak yeri göğü inletti.
Orhan Elmas'ın yönettiği bir filme konu oldu ve bu 45'liğin arkasından "Müzik Ve Ben" albümü geldi. "Müzik Ve Ben" ülkemizde bugüne kadar yayınlanmış en önemli albümlerinden birisidir. Hesaba kitaba gelemeyecek kadar çok sattı bu albüm. Şarkıcıya neredeyse bir Orhan Gencebay, bir Ferdi Tayfur miktarında ün ve popülerlik getirdi.
Bütün ülkenin dilinde bu albümün şarkıları vardı: "Bir gün değil sana hergün yalvardım, duymadın sesimi, sürünüyorum". Bu çok tutmuş ve çok satmış albümden sonra, önce "Gülden Fırtınası", sonra da diğerleri geldi.
Bu çok tutmuş ve çok satmış albümden sonra "Gülden Fırtınası" adlı diğer albüm geldi. Bu da bir önceki gibi, Gülden Karaböcek - Atilla Alpsakarya ortak çalışmasıydı. Bu albümün tek farkı söz yazarları değişmişti. İlk albümde yer alan Ahmet Selçuk İlkan ve Ali Tekintüre'nin yerine Halit Çelikoğlu gelmişti. Bu albüm de adına yakışacak bir şekilde tam bir fırtına kopardı.
Gülden Karaböcek ülkenin en ünlü şarkıcılarından biriydi ve öyle kalacak gibi de gözüküyordu. "Küstüm sana dünya, barışmam artık" diyordu şarkıcı bu albümün bir şarkısında. Dünyaya değilse bile müziğe küstü sanatçı üç - beş albüm sonra. Hem de en popüler döneminde.
Güya bolluk içindeymişiz hissini güçlendirmek için herkesin elbirliği ettiği 90'larla birlikte, Gülden Karaböcek ve benzerlerini tamamen unuttuk. Aklımız başımıza geldiği zaman da, terkettiklerimizin büyük bir kısmına yeniden sarıldık, onları yeniden sahiplendik.
Bunların arasında Gülden Karaböcek de vardı. Şarkıcının "Demir Attım Yalnızlığa" adlı şarkısının Ebru Gündeş'e kapıları açmasından hemen sonra yeniden bir "Gülden Fırtınası" esmeye başladı. Şarkıcının bizzat kendisinden yeni albümler–şarkılar geldi önce; ardından da başta "Dilek Taşı" ve "Sürünüyorum" olmak üzere epeyce sayıda şarkısı kapanın elinde kaldı, cover yapıldı.
Uğruna cam–çerçeve indireceğimiz, dağlar aşacağımız çok şarkıcımız yok, üç tane–beş tane. Gülden Karaböcek bunların arasında yer alıyor. Her zaman da böyle oldu, en azından kendisini "ağır" hayran kabul edenler için.

Naim Dilmener / Eski 45'likler