
Bu filmlerin neden bu kadar beğenildiği üzerine çok kişi kafa yordu. Nedenleri hala tartışılıyor. Kesin olan şu ki: Kimi zaman küçümseyerek, kimi zamanda hayranlıkla bahsettiğimiz o filmler televizyonlarda hala 'sağlam ve kesin rating' anlamına geliyor.
Peki bu filmlerin anlattığı Şaban kimdir? Nasıl biridir? Onu Türk halkına sevdiren nedir?
Şaban, görsel ve çağdaş bir Keloğlan'dır. İyi yürekli, biraz saf ama yerine göre kurnaz da olabilen bir tip. Sonuçta iyiniyetin ve masumiyetin her zaman galip geleceğine bizi inandıran bir figür.
Komik yüzü, konuşma tarzı, mimikleri, sakar ve sarsak hareketleriyle sürekli bir durum komedisi yaratır Şaban. Eksik ve yanlış mantık yürütmeler, çocuksu bir saflıkla ortalığı kırıp dökmeler ve illa ki 'Eşşoğlueşek' lafıyla taçlandırılmış argo-küfür karışımı bir üslup...
Bu tarzın iyice popülerleşip sevilmesi, televizyona taşınmasıyla oldu. Bence meselenin ince noktası budur. Televizyon kendine has özellikler taşır. Oysa bu yukarıda saydığım niteliklere sahip bir sinema figürümüz daha vardı: Turist Ömer.. Sadri Alışık'ın canlandırdığı karakter hani... İki nedenle Turist Ömer, Şaban kadar yaygınlaşamadı:
1- Bu tarz filmler televizyonda ilk yayınlanmaya başladığında, Turist Ömer'in modası geçmişti. (Bu figür ilk kez 1964 yılında ortaya çıktı) Başka bir deyişle, Turist Ömer, televizyon çağına yetişememişti. Onun en popüler olduğu zamanlar henüz televizyon hayatımıza girmemişti.
2- Sadri Alışık, aslında her an ağlamaklı bir hale de dönüşebilen yüzüyle, 'sahici bir komedyen saflığı' ifade edemedi. Bir sürü filminde 'acıların delikanlı adamı' olarak göründü. Sonuçta Turist Ömer sahici bir 'komik' olamadı, mahallenin gariban ama mert adamının 'komiklik yapmaya çalıştığı' bir figür olarak kaldı.
Baştan sona izlediğim üç tane Turist Ömer filmi vardır. Şimdi bakıldığında bu filmler çok kötü ve aptalca görünüyor bana. Hulki Saner'in 1970'te çektiği 'Turist Ömer Yamyamlar Arasında' ve 1971'de çektiği 'Turist Ömer Boğa Güreşçisi' hakkında bir iki not ileteyim.
'Turist Ömer Yamyamlar Arasında' filmindeki montaj görüntülerin sakil duruşu geliyor aklıma. Filmin hatırı sayılır kısmı Afrika'da çekilmiş belgesellerden alınmıştır. Yamyam kabilesinin dans ettiği sahne ise bence bunun şahikasıdır: Düzenli sıralar halinde danseden 'yamyam'ların tamtamları üzerinde 'Kenya National Tourism Agency' yazısı kocaman kocaman harflerle gözümüze girmekte, yamyamların(!) hemen yanında ilgiyle fotoğraf çeken beyaz turistler neşeyle gülümsemektedir. O sırada Turist Ömer "Bu yamyamlar adam yer mi?" diye yanındaki 'siyaha boyanmış' adamlara sorar.Yanındaki 'siyaha boyanmış' rehber "Yok, bunlar adam yemez..." der ama Turist Ömer daha "Oh!" diye rahatlayamadan ilave eder "..sadece adamı kesip pastırmasını yaparlar..." Akabinde Turist Ömer hemen oradan kaçacaktır ve bizim bu espriye gülmemiz gerekmektedir.
'Turist Ömer Boğa Güreşçisi' filmi de göya İspanya'da geçmektedir. Filmde sık sık o devrin modern otomobillerini görürüz. Yani, 1970'lerin İspanya'sında anlatılan bir hikaye olduğu intibaı verilir. Derken başlarında sombreroları, ellerinde tüfekleriyle bir takım adamlar at üstünde ortaya çıkar: kovboy filmlerindeki Meksikalılar yani. Yönetmen, 1800'lerin Meksikasıyla 1970'lerin İspanyasını ayırdedememektedir ya da sinema seyircisinin ayırdedemeyeceğini sanmaktadır. İnsaf ile söyleyin: elin yabancısı kendi yaptığı filmde Türkleri 'fesli' gösteriyor olsa sinirlenmiyor musunuz?
Sonra o filmde Turist Ömer'in Erol Büyükburç'la giriştiği bir hapishaneden adam kaçırma sahnesi vardır. Hapishane, kovboylar devri Meksikası'na ait karakterler taşımaktadır. O yıllarda İspanya'yı yöneten General Franco'nun hapishaneleri hiç de öyle değildi oysa...
Feride Kahler/Gazoz Ağacı