
Gazetelerde okudum. Hotel California satışa çıkarılmış.
Meğer böyle bir otel varmış.
Meğer o müthiş albümün üzerindeki fotoğraf gerçekmiş.
Otel, Meksika'da, Todos Santos kasabasındaymış.
Beyaz badanalı, Latin çizgileri yansıtan bir bina.Arka bahçesinin hemen yanında bir kilise varmış.Önünde palmiyeye benzeyen yüksek ağaçlar.
Biraz uyuşturucu, biraz tekila...Ve bol miktarda 70'ler...
Meğer Hotel California buymuş.
Bazen hiç görmediği bir yer, bir mekán, insana o kadar akraba olabiliyor ki...Hayatta hiç görmediğim, yerini dahi bilmediğim, hatta var olup olmadığını bile bilmediğim, hiç kalmadığım, büyük bir ihtimalle de hayatımın sonuna kadar hiç kalmayacağım bu otel, bana nasıl böylesine akraba olabilir?
Aslında cevabı basit.Bu otel, dünyanın en çok satan şarkılarından birine esin kaynağı olmuş.Eagles topluluğunun Hotel California adlı şarkısı 1970'li yılların sonlarından itibaren hepimizin hayatına girdi.Çoğumuz çok özel bir anımızda o şarkıyı dinledik.Defalarca dinledik.
Hálá dinliyoruz.
Otelin hikáyesi ilginç.Güya grubun davulcusu Don Henley, o yıllarda gidip bu otelde kalmış.Otel o yıllarda geceliği 2.5 dolar olan, daha çok hippileri ağırlayan bir tesismiş.Bir iddiaya göre, Don Henley şarkıyı orada yazmış.
Ama Eagles'in öteki üyelerine göre bu sadece bir efsane.Çünkü öyle bir otel yok.Hotel California bir rüya, bir hayal oteli.
Şarkı meşhur olduktan sonra Amerikalı bir çift burayı satın alarak, lüks bir otel haline getirmiş.Buz kovalarında pembe şampanyaların patlatıldığı bir mekán kurmuşlar.Yani 1970'lerin hippi rüyası orada kapanmış.Belki de daha sonraki yıllarda sınıf atlayan hippi artıklarının kábesi haline gelmiş.
İşte o otel şimdi 900 bin dolara satılıkmış.Silicon Vadisi'nin yeni internet zenginlerinden biri satın almak istiyormuş.Galiba o da vazgeçmiş.Anlayacağınız, pembe şampanyalı California oteli, şimdilik ortada kalmış.
Hotel California'yı ilk dinlediğimden bu yana 20 yıldan fazla bir süre geçti.Bütün bu 20 yıl boyunca kafamda çeşitli California otelleri uçuştu.
Bazen bir Ege sahilinde, bazen bir Amerikan kasabasında, bazen Magrip'te beyaz evler arasında dolaşırken, hep bu hayali oteli düşündüm.Orada benim gibi insanların, benimle aynı geçmişi paylaşan arkadaşlarımın bulunduğunu hayal ettim.
Bitmez tükenmez yolculuklarımda o hayali oteli hep yanımda taşıdım.Ama benim kafamdaki Hotel California, daha basit, daha yalnız bir oteldi.O yüzden bir gerçek halinde karşıma çıkınca, oyun bozuldu.
Eşim gerçek bir karayolu fanatiğidir.Geçtiğimiz günlerde Akhisar'ın girişinde bir benzin istasyonuna girmiş.Kenarda bir masaya oturduğunda, duvardaki fotoğraflar dikkatini çekmiş.Crosby, Stills, Nash and Young, Eric Clapton, Jimi Hendrix ve Deep Purple gibi 70'lerin ünlü müziyenlerinin posterleri varmış.
Hayatımızın bir dönemine ait bütün müzisyenler birer ikona gibi duvarlara asılmış.Gelen garsona, ‘‘Bunları kim astı’’ diye sormuş.Garson, ileride, köşedeki bir masada oturan bizim yaşımızda bir adamı göstermiş.Eşim, önce gidip tanışmayı düşünmüş. Sonra rahatsız etmek istememiş.
Belli ki, bizim gibi birisi, kendi şahsi Hotel California'sının şubesini oraya açmış.
Hayat böyledir.
Hayatınızda hiç görmediğiniz mekánlara takılırsınız, sonra bir gün hiç ummadığınız mekánlarda, hiç tanımadığınız akrabalarınıza rastlarsınız.
Ve o utangaçlık içinde o yakın akrabalara teğet geçer gidersiniz.
Sonunda hepimiz, kendi kendimize kurduğumuz, ısmarlama Hotel California'larımızla baş başa kalırız.
Ertuğrul Özkök / Hürriyet