
Merak ediyorum; acaba batıda da her Noel arefesinde "nerde o eski Noeller" diye iç çekenler var mıdır? Gazetelerde köşe yazarları çocukluklarının Noeller'ini anlatıp nostalji yaparlar mı, aile büyükleri "bizim zamanımızda..." diye başlayan eski Noel hatıraları anlatırlar mı?
Bakıyorum Noel öncesi yabancı gazetelere, hiç bu tür tartışmalara rastlamıyorum.
Neden bizdeki bu "eski bayramlar geyiği" batının eski Noeller'i için yapılmıyor?
Eski bayramların güzelliğinden mi?
Noeller'in hâlâ güzel kalabilmesinden mi?
Galiba ikisi birden...
Şimdi ayrıntıya girip sizi baymak istemem; ama ben bile çocukluğumun bayramlarını özlemle anımsıyorum.
-Yok tutamayacağım kendimi- evet o yastık altında saklanan yeni ruganları da, el öpme seanslarını da, saçta kolonya ve sokakta çatapat kokusunu da, radyoda fasıl havasını da, bayram gezmesini ve badem ezmesini de...
Ne yalan söyleyeyim, aile buluşmaları hiç de angarya gibi gelmezdi bana... Hâlâ da gelmez.
Geniş bir ailede büyüdüm ben... Halalar, teyzeler, amcalar, dayılarla dolu... Dede evinde çoluk çocuk buluşmak ve üç kuşak bir arada yiyip içerek coşmak büyük keyifti.
Aile, en büyüklerini kaybettikten sonra, ipi kopmuş tespih taneleri gibi dağıldık, ikinci kuşak iş güç kaygısına daldı; üçüncü kuşağı tatil merakı sardı. O günden beri hiçbir aile buluşması, bir tatil kaçamağının tadını vermiyor artık.
Yasak savmak için yapılan protokol ziyaretleri, beylik sohbetler "bitse de bir sonrakine geçsek" telaşları. "Hadi gidelim" diye koldan çekiştiren çocuklar, "nerden çıktı bu aile merakı" diye söylenen gelinler, damatlar, asla eski şölenlerin yerini tutmayan bir mecburiyetler silsilesi...
Peki nasıl oldu da biz o güzelim bayramları acımasızca tarihin ve belleğimizin çöplüğüne atarken, batı Noel'i her daim giyilebilecek klasik bir elbise gibi bunca diri koruyabildi?
Bunun cevabı sanıyorum bayramların aksine Noeller'in sürprize, eğlenceye, keyfe, lezzete açık bir buluşma hüviyetini sürdürebilmesinde...
Bu özelliği sayesindedir ki Noel hâlâ tatilin cazibesiyle rekabet edebiliyor.
"Elimi öptün, namaza gittin, geç geldin, erken kalktın" zorunlulukları olmayan gönüllü bir buluşmada, sürpriz hediyeleri paylaşan ve muhteşem bir sofrada bir arada kadeh tokuşturan aile fertleri her yıl sonu bir bayram coşkusunu yaşayabiliyorlar.
Korkarım bayram geleneğinde aslen var olan bu sürprizli eğlence vaadi canlandırılmazsa "şeker" ve "kurban", iki uzun tatil dilimi olarak sürdürecek hayatını...
Bir sonraki kuşakta da unutulup gidecek.
Oysa -yaşlandığımdan mıdır nedir- ben kıyamıyorum onlara ve bir yolunu bulsunlar, eski zaman tatlarını, yeni çağın mecburiyetleriyle buluştursunlar istiyorum.
Can Dündar/Milliyet