
Oysa...Şimdi şuracıkta ne yapsak, orada yapılmamış şeyler kalır.Ne kadar çoğaltırsak çoğaltalım sahip olduklanmızı, başka şeyler eksik kalır, hiç tamamlanmaz.Bir şeyi tutabilmek bir başkasının ellerimizin arasından kayıp gitmesiyle mümkündür.Kimi sevsek, başka ihtimallerin boynu bükük kalır.Ve bir başka yere gitmek her zaman burayı ihmal etmektir.Yani, kabul etmesi zor tabii ama hayat hep kaçar...Hep bizden önde koşar, hepbizden daha hızlıdır.Arkasından koşmak fayda etmez.Mehmet Eroğlu'nun yeni romanı Düş Kırgınları'nın kahramanı aşkın acılarını anlatırken "sorun aşık olup olmamak değil, aşktan elde ettiğinle ne yapacağını bilememek" diyor ya hani...Hayat da öyledir.Onunla ne yapacağını bilmiyorsan, istediğin kadar koş, koşuştur arkasından!
Varsın gençler ve zenginlerşimdi söyleyeceğime inanmasın!Şu yaşa geldim ve artık daha açık seçik biçimde biliyorum ki, yaşanabilecek birçok şeyi yaşamamış olmak çok önemli bir dert değil. Hangisini yaşasan, yaşamadığın çok şey kalacak nasılsa!Ama yaşadıklarımıza ve yaşadıklarımızla ne yaptığımız önemli...Ya yaşadıklarımızda çuvalladıysak?Bodrum'da, Venedik'te, Barselona'da, İstanbul'da, nerede olursa olsun güzel kahvaltı masalarına yıkanmış bir yüzle ama bulanık ve kirli bir ruhla oturmuşsak...Nice yatağı şehvetimizin ateşiyleyakıp kül etmiş olmamıza karşın sevgilimizi bir kez bile doyasıya öpememişsek...Bu kaybı telafi etmek kolay mı?Arzularımızın, özlemlerimizin, yaşamak isteyip de henüz yaşamadıklarımızın bizi içten içe kemiren cazip davetlerini inkar etmek sahtekarlık olur.Ama ya yaşadıklarımızı ucundan tutuyor, hep eksik bırakıyorsak?Ya her elde edişimiz duyumsuzluğumuzu kışkırtıyorsa?..Ya başımıza talih kuşu gibi konuvermiş aşkları bile kısa sürede berbat bir kimlik-kişilik kavgasına çeviriyorsak?İşte asıl o zaman yanmışız demektir.
Biliyorum, bu laflar iri ve iddialı laflar.Ama gerçek şu ki, karşısına çıkan her kariyer merdivenine tırmanmak isteyip de düşüp yara bere içinde kalan; her zevkin peşinde tatminsiz köle olup çıkan, belirsiz geleceğin çekiciliğine kapılıp şimdi yaşadıklarını ıskalayanları gördükçe böyle laflar etmekten kendimi alamıyorum.
Haşmet Babaoğlu/Vatan