Tamirci Çırağı

Şimdiki tıfılların hiç biri bilmez, eskilerin çoğu da yalan yanlış hatırlar.. Türkiye 1970'leri yaşarken herşey politize olmuş durumdaydı. Alışveriş yaptığınız bakkal, gittiğiniz kahvehane, selam verdiğiniz komşunuz, okuduğunuz gazete ve tabii ki dinlediğiniz şarkıcı... Hepsi sizin kimliğinizi tanımlayan unsurlardı. Sizin hangi politik görüşe sahip olduğunuz bunlara bakılarak anlaşılırdı. Kendi kendiniz olma hakkınız yoktu: Bir politik görüşünüz olması gerekiyordu ve hayatınızın geri kalan kısmını da bu politik görüş şekillendiriyordu.
12 Eylül 1980'den sonra gelen askeri yönetimin kitleleri ve özellikle 'gençliği' depolitize ettiği söylenir durulur. Hatta bugün yaşanan olumsuzlukların hepsini o depolitizasyon sürecine bağlama eğilimi vardır. Bu ağır depolitizasyon sürecinin aslında ne kadar acı ve yoğun bir politizasyon sürecinden sonra geldiği ve buna toplumsal bir tepki olduğunu pek az kişi hatırlıyor. 1970'li yılların o karanlık ve dağdağalı zamanlarında sanat da politize olmuştu. Sanatsal estetik ikinci planda kalmıştı, hatta 'estetik' kavramının 'burjuva şekilciliği' olduğunu iddia edecek kadar kafayı sıyırmış adamlarla doluydu Türkiye.
O dönemlerde Cem Karaca kendine solcu bir söylem tutturmuş bir şarkıcıydı. Benzersiz bir ses ve yorumu vardı. O dönemin sol ideolojilerinde kullanılan terminoloji ve anahtar kelimeleri çok ustaca kullanıyordu. Mesela 'Parka' şarkısı buna iyi bir örnektir. (Hayır yavrum, oyun parkı değil bu.. Yağmurlukla palto arası bir çeşit kışlık giysidir, diyeyim siz anlayın..)
Onun o zamanki dinleyici kitlesi, onun müziğinden çok siyasi söylemine saygı duyuyordu sanırım. 1987'de yıllardır uzak kaldığı Türkiye'ye geri döndüğünde eski arkadaşları artık ona 'Dönek' diyorlardı. Çünkü geri dönebilmek için Başbakan Tugut Özal'la Almanya'da görüşmüş ve onun himmetiyle Türkiye'ye dönebilmişti. Solcu arkadaşları bunu asla affetmediler.
1987'de Türkiye'ye döndükten sonra Cem Karaca "eski ideolojik angajmanlarından vazgeçtiğini" açıkladığında eski hayran kitlesi onu terkedivermişti. 1990'ların başından itibaren Türkiye'de pop müzik patlaması yaşanmaya başladığında ise -belki de eski hayran kitlesini kaybetmiş olmanın verdiği kıskançlıkla- "yeni şarkıların çoğunun sözlerinin saçmasapan olduğunu oysa kendi şarkılarında ortaokul birinci sınıfı bitirmiş birinin anlayamayacağı saçmalıkta hiç bir söz bulunamayacağını" söyledi. Bunu söylediği talk-show programını bizzat seyrettim. Her ne kadar vardığı ilk yargı doğru olsa da (yeni şarkıların çoğunun sözleri sığ ve saçmaydı hakikaten) ikinci söylediği doğru değildi: "Hanimini hüppen dezigi banna rap rap Tefeşle kayyuş illede kıtmir rap rap" diye şarkı sözü yazıp söyleyen kişi bizzat kendisiydi çünkü.
Cem Karaca'yı eleştirmek gerekirse, ona 'dönek' demek yerine, belki de bu çelişkilerden bahsedilmeliydi.
1980'lerin sonlarından itibaren Cem Karaca artık hep küskün ve kırgın bir insan olarak yaşadı. Kendi oğluna bile küskün olarak öldü.

Tamirci Çırağı şarkısı, basit gibi görünen ama mesaj dolu bir öykü anlatmaktadır.
Bir gün önce otomobilini tamirhaneye getiren genç bir kadına aşık olan tamirci çırağı, kızın arabasını geri almaya gelmesini beklemektedir.
Belki de kendisini kıza beğendirebileceği umuduyla işçi tulumunu çıkartır ve saçlarını tarayarak hazırlık yapar. Çünkü daha önce okuduğu bir aşk romanında benzer bir durum vardır.
Kız geldiğindeyse, kibarlık ederek arabanın kapısını açar içeri girsin diye. Oysa 'daha iyi bir insan gibi görünmek adına' tulumlarını çıkardığında, işçi kimliğinden sıyrılmıştır sıyrılmasına ama kız ona baktığında 'bir serseri' görecektir yalnızca...
Kız çekip gittiğinde tamirci çırağını gerçeğe davet etmek ustasına kalacaktır gene:"Sen işçisin. En iyisi senin işçi olarak kalmandır. Tulumlarını giy -ki senin kim olduğunu tanımlayan ve gösteren şey senin tulumlarındır- ve çalışmana dön!.."
Burada anlatılan şeyin kaderci bir yaklaşım olduğunu düşünmeyin sakın!
Verilen mesaj, o yılların solcu ideolojisi içinde "Renkli romanlarda anlatılan yalanlara inanıp da küçük burjuva özlemlerine kapılmayın! Yoksa kimliğinizi ve tarihsel (devrimci) misyonunuzu kaybedersiniz.." şeklinde ifadesini bulan mesajdır.
"Burjuva nedir? Bunun büyüğü nasıl oluyor? Küçüğü kaç santim çeker?" şeklinde sorularınızı bana sormayın sakın! Kırmayın kalbimi cehaletinizle!


Oktay Tekcan/Gazoz Ağacı