Merdaneli günlerin markaları!


Türkiye'nin TV ekranı ile ilk tanıştığı yıllar. Evlerde merdaneli çamaşır makineleri var. Gençler üzerlerine Kot pantolon giymişler, ayaklara Mekap'lar çekilmiş. Leblebi tozu ise o zamanın "sürpriz yumurtası". Türk sanayicisinin en büyük hedefi dünya markaları yaratmak. Bunun için projeler geliştiriliyor. Öyle ki, pilot sektör olarak seçilen tekstilcilere yurtdışında mağaza açmaları durumunda teşvik veriliyor. Türkiye bir yandan tek haneli enflasyon hedefine kilitlenirken diğer yandan da AB kapısını zorluyor. Oysa Türkiye'deki sanayileşmenin gelişimi çok değil, bundan 40-50 yıl öncesine dayanıyor. Belki ilk zamanlar, 'yürümeyen otomobiller ve yürüyen çamaşır makineleri' üretildi. Ama onlar bugün dünyanın dört bir yanına ihraç ettiğimiz ürünlerin temelini oluşturdu. Bugün artık birçoğu üretilmiyor. Üretimi devam edenlerse evlerimizin başköşesindeki yerlerini yenilere kaptırdı. Hatırlayanların yüzünde şevkatle karışık bir gülümseme yayan nostaljik markalar arasında bir yolculuğa ne dersiniz?..
O zamanlar toplu iğne bile üretemeyen Türkiye sanayileşme yolunda bebek adımlarıyla ilerliyordu. Henüz patates tarlalarında fabrikalar fışkırmıyordu. Bugün Türkiye'nin en büyük holdingleri imalatla yeni tanışmış; amerikan bezi tezgahları ile başlayan sanayileşme baraj inşaatları, rafineriler, ampul, traktör, buzdolabı fabrikaları ile hız kazanmıştı. Gazete sayfalarında buzdolabı, transistörlü radyo, manyetolu telefon, çamaşır makinesi ve traktör reklamları boy gösteriyordu. En büyük tartışma konusu ise İstanbul'un asma köprüsünün nereye yapılacağı idi. Bugün Anadolu'nun her köşesine dağılan Migros, İsviçreli bir şirket olarak Türkiye'ye yeni gelmişti. Alışverişler süpermarketten değil, çarşı pazardan ya da Bakkal Nuri Bey'den yapılıyordu. Her bakkalın elinde bir veresiye defteri vardı. Annelerimiz yiyecekleri Amerika'dan ithal edilen Frigidaire'in buzdolaplarında soğutuyor, General Electric ve Vailant'ın radyoları ile eğlenceli zamanlar geçiriyordu. Başımız ağrıyınca Gripin içiyorduk. Türkiye Coca Cola ve Pepsi ile yeni yeni tanışıyordu.
Sonra Türk girişimciler işi iyice ele aldı. Bursa'daki imalathanesinde yerli dokuma tezgahnı yapan Kamil Tolon, işleri geliştirmiş ve çamaşır makinesi üretimine başlamıştı. Artık çamaşırlar Tolon marka makinelerde Mintax'la yıkanıyor, yemekler Vita ile lezzet buluyordu, evler Gırgır ve Hoover'le temizleniyordu. Hatta ünlü Unilever Firması tarihçesine şöyle bir not düşüyor. "Yıl 1970 ilk defa Sana üretimi Vita'yı geçti. Bu yıllar Türkiye'nin televizyonla yeni tanıştığı yıllardı. Gençlerin üzerinde Kot pantolon vardı. Mekap'lar ayağa çekilmiş, saçlarının parlaklığını Belinda Şampuan'a borçlulardı. Çocuklar Elvan Gazoz içip, leblebi tozu külahlarını kapışıyordu. Leblesi tozu deyip geçmemeli. O zamanın çocuklarının "sürpriz yumurtası"ydı onlar. Külahın içinden leblebi tozunun yanı sıra çıkan küçük oyuncaklar herkesin elindeydi. Macun, horoz şekerleri favori abur-cuburlar arasındaydı.
Bu anlattıklarımız yaşı 20'nin altında olanlara çok çok yabancı gelecektir. Ama 30 ve üzerindekilerimize oldukça tanıdık. Belki de mazide kalan markaları anlatmaya otomobil ile başlamak lazım. Otosan'ın 1966 yılında seri üretimine başlanan ilk Türk otomobili Anadol 1970'lerde sokaklarda dolaşıyor. Tofaş'ın ilk ürettiği Murat 124, yani günümüzün Hacı Murat'ı ve Renault'nun 12'si de yollarda. TRT'de "otomobil uçar gider" reklamları dönüyor.

Leyla Şen-Hacer Gemici/Sabah