Ebu’l-Hasan Harakani demiş ki: “Yeryüzünde yolculuk edenin ayağı, gökte yolculuk edenin ise kalbi su toplar.” Nasıl güzel ve nasıl özlü bir söz, değil mi?Peki söyleyin bakalım; atlaslara bakarak kendinden geçen, haritalar üzerinde yolculuk eden küçük çocuklara ne olur?Çocukluğumu hatırlıyorum.Küçücük bir odam vardı. Defterler, kitaplar, çoraplarla karman çorman bir yatağın ancak sığabildiği bir oda!Kendimi orada unuttururdum!..Ve yatağın üzerine atlasları yayar, saatlerce bakardım.Canım çok sıkılırdı çocukken ve sıkıldıkça imdadıma atlaslar yetişirdi. Dağlar, nehirler, adalar büyülerdi beni! Madagaskar!..Benim için sadece bir ada, bir ülke, haritada bir nokta değildi!Çok kısa süren sihirli bir şarkıydı sanki: Ma-da-gas-kar!..Ve Klimanjaro!..Sadece Afrika’nın en yüksek tepesi değil, ilk olarak Hayat Dergisi’nde fotoğrafını gördüğüm ve sonra haritada yerini bulup içinde anti-madde alemine doğru kaybolduğum “kara delik”ti benim için...
Büyüyünce gezgin olacağımı sananlar yanıldılar tabii.Elbette bu yolla dünyayı sevmeyi, saymayı öğrendim.Ama atlaslar bana asıl “iç yolculuk”ları öğretti!
Durun bir dakika!Yazacağım şey kendi çocukluğum değildi. Eski gözbebeklerimize; atlaslara, coğrafya derslerine ne oldu, diyecektim...Bugün herkes dünyayı geziyor ama kimse dünyanın şeklini şemalini, yüzünü gözünü bilmiyor; etrafımdaki gençlere bakıyorum da harita bilgisi neredeyse “sıfır” diye yazacaktım...
Düşünebiliyor musunuz?İnsanlar yeryüzüne binlerce yıl “seni uzaktan sevmek aşkların en güzeli” şarkısını söyledi. Zaten gezginler de platonik aşkların umutsuz kurbanlarını andırırlardı; bir mecnun gibi yollara düşerlerdi.Şimdiki durum başka!Şimdi dünyayı bilmek, sevmeye değil fena halde sevişmeye benziyor ama karanlıkta sevişmeye!Atla uçağa git, istediğin yere.Ya da aç interneti! Bütün dünya fotoğrafı, bilgisi, ıcığı cıcığıyla elinin altında.Ama hangi nehir nereye akarmış, hangi şehir nerenin kuzeyinde, nerenin güneyinde yer alırmış; bir çırpıda bilip çıkartanı ara ki bulasın!
Bazılarınızın dikkatinizi çekiyor mudur bilmem. Televizyonlardaki yarışmalarda yarışmacılar tarafından en sevilmeyen sorular coğrafya soruları..En çok çuvallanan sorular da onlar!Geçen gün yine böyle bir yarışma programını izliyordum.Soru şöyleydi: “Aşağıdakilerden hangileri Güney Amerika ülkeleridir, işaretleyiniz!” Bolivya, Kolombiya, Venezüela, Peru, Arjantin, Brezilya...Ve bunların arasına sıkıştırılmış şaşırtıcı unsurlar: Meksika, Endonezya vd.O anda içimden bir ses, “şimdi Meksika’yı işaretleyip kaybedecek olan birisi çıkar mutlaka” dedi.Neden? Çünkü haritalara çoktandır bakmıyoruz ama üzerimize çullanan tonlarca enformasyonun altında eziliyoruz.O bakımdan yarışmacılarından bir ikisinin “İspanyolca konuşuluyor; eh, filmlere, kitaplara, televizyonda seyrettiklerimize bakılırsa insanlar ve mekânların da Bolivya’dan, Kolombiya’dan pek farkı yok” deyip Meksika’yı Güney Amerika’da sanması anlaşılır bir şeydi.Ama görgüsü, kültürü yerinde altı yarışmacının da aynı hatayı yapacağını beklememiştim doğrusu. Yetmedi! Bir yarışmacı, sonundaki “ya”nın rüzgârına kapılarak belki, Bolivya’nın, Kolombiya’nın yanına Endonezya’yı da ekleyiverdi.Bilgi yarışması dediğimiz de nihayetinde oyalanmaca, eğlenmece!O yüzden “olur mu hiç böyle şey!” diye oturduğum yerden söylenmedim.Ama üzüldüm!Çocukların atlasların akıntısına kapılıp bir hayalden ötekine yüzdükleri çağın kapanmış olmasına; yetişkinlerin coğrafya terbiyesinin zayıflığına üzüldüm!Ve nedense bu üzüntümü sizlerle paylaşmak istedim!
Haşmet Babaoğlu / Vatan
Büyüyünce gezgin olacağımı sananlar yanıldılar tabii.Elbette bu yolla dünyayı sevmeyi, saymayı öğrendim.Ama atlaslar bana asıl “iç yolculuk”ları öğretti!
Durun bir dakika!Yazacağım şey kendi çocukluğum değildi. Eski gözbebeklerimize; atlaslara, coğrafya derslerine ne oldu, diyecektim...Bugün herkes dünyayı geziyor ama kimse dünyanın şeklini şemalini, yüzünü gözünü bilmiyor; etrafımdaki gençlere bakıyorum da harita bilgisi neredeyse “sıfır” diye yazacaktım...
Düşünebiliyor musunuz?İnsanlar yeryüzüne binlerce yıl “seni uzaktan sevmek aşkların en güzeli” şarkısını söyledi. Zaten gezginler de platonik aşkların umutsuz kurbanlarını andırırlardı; bir mecnun gibi yollara düşerlerdi.Şimdiki durum başka!Şimdi dünyayı bilmek, sevmeye değil fena halde sevişmeye benziyor ama karanlıkta sevişmeye!Atla uçağa git, istediğin yere.Ya da aç interneti! Bütün dünya fotoğrafı, bilgisi, ıcığı cıcığıyla elinin altında.Ama hangi nehir nereye akarmış, hangi şehir nerenin kuzeyinde, nerenin güneyinde yer alırmış; bir çırpıda bilip çıkartanı ara ki bulasın!
Bazılarınızın dikkatinizi çekiyor mudur bilmem. Televizyonlardaki yarışmalarda yarışmacılar tarafından en sevilmeyen sorular coğrafya soruları..En çok çuvallanan sorular da onlar!Geçen gün yine böyle bir yarışma programını izliyordum.Soru şöyleydi: “Aşağıdakilerden hangileri Güney Amerika ülkeleridir, işaretleyiniz!” Bolivya, Kolombiya, Venezüela, Peru, Arjantin, Brezilya...Ve bunların arasına sıkıştırılmış şaşırtıcı unsurlar: Meksika, Endonezya vd.O anda içimden bir ses, “şimdi Meksika’yı işaretleyip kaybedecek olan birisi çıkar mutlaka” dedi.Neden? Çünkü haritalara çoktandır bakmıyoruz ama üzerimize çullanan tonlarca enformasyonun altında eziliyoruz.O bakımdan yarışmacılarından bir ikisinin “İspanyolca konuşuluyor; eh, filmlere, kitaplara, televizyonda seyrettiklerimize bakılırsa insanlar ve mekânların da Bolivya’dan, Kolombiya’dan pek farkı yok” deyip Meksika’yı Güney Amerika’da sanması anlaşılır bir şeydi.Ama görgüsü, kültürü yerinde altı yarışmacının da aynı hatayı yapacağını beklememiştim doğrusu. Yetmedi! Bir yarışmacı, sonundaki “ya”nın rüzgârına kapılarak belki, Bolivya’nın, Kolombiya’nın yanına Endonezya’yı da ekleyiverdi.Bilgi yarışması dediğimiz de nihayetinde oyalanmaca, eğlenmece!O yüzden “olur mu hiç böyle şey!” diye oturduğum yerden söylenmedim.Ama üzüldüm!Çocukların atlasların akıntısına kapılıp bir hayalden ötekine yüzdükleri çağın kapanmış olmasına; yetişkinlerin coğrafya terbiyesinin zayıflığına üzüldüm!Ve nedense bu üzüntümü sizlerle paylaşmak istedim!
Haşmet Babaoğlu / Vatan