"İndirme Dönemi"


“İndirme” dönemi Bize çocukluğumuzda CD, MC, PC, DVD falan gibi harfler gösterseler, bunları ya bir kurumun kısaltması sanırdık ya da arka arkaya sıralanmış anlamsız kelimeler.
Sonra hepsi teker teker hayatımıza girdi.
Biz o zamanlar teknik alet adına bir tek lambalı radyoyu bilirdik. Ekranında Hilversum, Bratislava gibi egzotik isimler yazan ve başında geceler boyu hayallere dalıp gittiğimiz sihirli kutular.
Geçenlerde Hollanda’daki yayıncımla Amsterdam’dan Lahey’e giderken Hilversum’da oturduğunu söyledi. Meğer orada güçlü bir verici varmış da bu yüzden ben çocukluğum boyunca bu şehri ezber edip durmuşum.
Büyüdükçe teker teker televizyonla da tanıştık, plakla da, kasetle de, bilgisayarla da...
Çocukluğumuzda Ankara Palas’ta Leyla Sayar’ın otobüs durağı diye bir gösteri sunduğunu duyardık.
Geçenlerde Vecdi Sayar’ı görünce ona takılarak dedim ki: “Benim çocukluğum Leyla Sayar’la, gençliğim Vecdi Sayar’la, orta yaşım da bilgisayarla geçti.”
33 devirli uzunçalar ne demekti bilmezdik, öğrendik; bunlardan bir sürü albüm çıkardık.
Sonra kaset icat oldu mertlik bozuldu.
Biz daha bu teknolojinin ne olduğunu anlamaya fırsat bulamadan ortalığı korsanlar sardı ve milyonlarca korsan kasetimizi sattılar.
Çünkü hukuk, teknolojinin hızına yetişemiyordu.

1984 yılında Gazeteciler Cemiyeti’nde şimdi neyle ilgili olduğunu unuttuğum bir basın toplantısı vardı.
Toplantı bittikten sonra gazeteci arkadaşlardan ayrılmamalarını rica ettim, onlara bir şey göstereceğimi söyledim.
Çantamdan parlak, metal bir daire çıkardım. “Arkadaşlar bu sizce nedir?” dedim.
Hiç kimse bir tahminde bulunamadı.
“O zaman ben söyleyeyim” dedim, “Bu bir plak, bir uzunçalar. Adına CD diyorlar.”
“Hadi yaa!” filan gibi itiraz sesleri yükseldiğini hatırlıyorum.
“İnanın” dedim, “Bu benim bir albümüm.”
Maria Faranduri ile 1983 yılında Atina’da kaydettiğimiz albüm, -o zamanlar- Batı Almanya’daki Plane firması tarafından henüz pek yeni olan CD teknolojisi ile yayınlanmıştı.
CD’si çıkan ilk Türk sanatçısı bendim.
Daha sonra CD çalarlar da yaygınlaştı, tabii korsanları da...
Şimdi diyorlar ki: “CD öldü.”
“Peki ne geldi yerine?”
“Artık parçalar dijital olarak indiriliyor.”
Daha teknolojiyi tam olarak anlayamadım ama alanın satanın belli olmadığı bu ortamda biliyorum ki kazığı yine müzisyenler yiyor.
Her teknoloji değişiminde olduğu gibi telif hakları yine nanay.
Taş plak, kırk beşlik, uzunçalar, CD, kaset derken başımıza bir de “indirme” belası çıktı.
Korsana kaptırılan bir hayatın sonunda içimden “Sana bir tane indirirsem” demek geliyor yiğitliğe halel getirmiyor, susuyorum.
Hem biliyorum ki tam biz bu “indirme” denilen mereti çözerken, bu sefer başımıza “bindirme” diye bir şey çıkaracaklar.
Amaç müzisyeni sindirmek değil mi zaten.
En iyisi bu işlere aldırmıyor görünüp, “Ben bu sazı çala çala yoruldum” diye türkü söylemek.

Zülfü Livaneli / Vatan