1974 yılında, Londra'nın yeni parlayan alternatif tıp uzmanlarından birine postadan küçük bir paket geldi.Kadının adı Meg Patterson idi.Uzun yıllar Hong Kong'da kalmış ve akunpunkturla tedavi üzerinde uzmanlaşmıştı.Dr. Meg Patterson, postadan gelen paketi açtığında onu hayretler içinde bırakan bir şeyle karşılaştı.
Eric Clapton, 18 Ağustos 1970 günü, Londra'nın West End bölgesinde gezerken bir dükkánın vitrinindeki gitar dikkatini çekti.Bu klasik bir Fender Stratocaster'di.Ancak gitarın bir özelliği vardı.Solak müzisyenler için yapılmıştı.O an aklına en sevdiği arkadaşlarından biri olan Jimi Hendrix geldi.Hendrix solak bir gitaristi ama döneminin birçok müzisyeni gibi, sağ el için imal edilmiş gitarları tersine çevirerek sol eliyle çalıyordu.Clapton gitarı satın aldı. O akşam bir lise konserinde Jimi Hendrix'le buluşacaktı.Ona sürpriz yapacak ve hediyesini orada verecekti.Ama Jimi Hendrix o akşamki konsere gelmedi.Eric Clapton düş kırıklığı ile evine döndü.Yatağa girerken, ertesi gün onu şoke edecek bir haberle uyanacağı aklına gelmemişti.Jimi Hendrix bir gece evvel aşırı doz uyuşturucudan ölmüştü.
1970'ler Eric Clapton için kayıp yıllardı.Jimi Hendrix gibi o da uyuşturucunun girdabında kaybolup gitmişti.Hiçbir şey onu kesmiyor, sevgilisiyle birlikte en saf eroini kullanıyordu.Eroine haftada 2000 dolara yakın para ödüyordu.Yani bugünün parasıyla 16 bin dolara yakın bir para.Evinden dışarı çıkmıyor, kimseyi görmek istemiyordu.Ahmet Ertegün, uyuşturucuyu bırakması için ona günlerce yalvarmış, hatta önünde ağlamıştı.Ama hiçbir şey onu etkilemiyor, tam aksine, Charlie Parker, Ray Charles gibi idollerinin uyuşturucu yolunda yürümek istiyordu. Üstelik, tek acısı Jimi Hendrix'in ölümü de değildi.Eric Clapton, bir kadına umutsuz bir şekilde áşık olmuştu.
Kadının adı Pattie idi ve Beatles'ın ünlü üyesi George Harrison'un karısıydı.Birbirine yakın evlerde oturuyorlardı.Kariyerindeki en önemli şarkılardan biri olan "Layla"yı onun için yazmıştı. Pattie de ona sempati duyuyordu.Geceler boyu konuşuyorlardı. Hatta bir gece işi öpüşmeye kadar götürmüşlerdi.Clapton, ondan George Harrison'ı bırakıp kendisiyle yaşamasını istiyordu.Ama Pattie'nin buna hiç niyeti yoktu.Bu cevapları alan Eric Clapton, daha sonraki yıllarda utançla hatırlayacağı, istemeyeceği yollara başvurmaya başladı.Önce George Harrison'a gidip, "Ben senin karına áşığım" dedi. Harrison çok şaşırdı, çok üzüldü.Ama karısını bırakmadı.Uyuşturucu batağındaki Clapton için artık son yol kalmıştı.Sevdiği kadını tehdit etmek, hatta şantaj yapmak.Bir gün onu evine çağırdı ve en kararlı haliyle yüzüne bakıp şunu söyledi:"Eğer kocanı bırakıp bana gelmezsen, eroin kullanmaya başlayacağım."Aslında bu büyük bir yalandı. Çünkü Clapton neredeyse bir yıldan beri damarlarına "brown sugar" denilen en saf eroini zerkediyordu.Pattie ona acıyarak baktı.Hiçbir şey söylemeden çekip gitti.Eric Clapton 1973 yılında Dr. Meg Patterson'la tanıştı ve eroinden kurtulmak için mücadeleye başladı.Uzun ve acıklı bir süreçti.Sonunda başardı ve eroini bıraktı.Ama geçirdiği o dönem, hayatında kayıp yıllar olarak kalacaktı.Çılgınca áşık olduğu kadına, blöf ve şantaj yapacak kadar diplere düşmüştü.
Dr. Meg Patterson, elindeki o şeye hayretle baktı.Postayla gelen koliden altın bir kaşık çıkmıştı.Yanına iliştirilen zarfta ise kısa bir mektup vardı:"Beni eroinden kurtardığın için sana minnet borçluyum. Artık bu kaşığa ihtiyacım yok. Bunu sana bir hatıra olarak gönderiyorum."Paketten çıkan kaşık, Eric Clapton'un eroini sıvılaştırmak için kullandığı altın kaşıktı.O mektup, dünyanın en ünlü blues müzisyenlerinden birinin hayatında dönüm noktası olacaktı.
(*) "Clapton-The Autobiography", Eric Clapton, Broadway Books, 2007
Ertuğrul Özkök / Hürriyet
Eric Clapton, 18 Ağustos 1970 günü, Londra'nın West End bölgesinde gezerken bir dükkánın vitrinindeki gitar dikkatini çekti.Bu klasik bir Fender Stratocaster'di.Ancak gitarın bir özelliği vardı.Solak müzisyenler için yapılmıştı.O an aklına en sevdiği arkadaşlarından biri olan Jimi Hendrix geldi.Hendrix solak bir gitaristi ama döneminin birçok müzisyeni gibi, sağ el için imal edilmiş gitarları tersine çevirerek sol eliyle çalıyordu.Clapton gitarı satın aldı. O akşam bir lise konserinde Jimi Hendrix'le buluşacaktı.Ona sürpriz yapacak ve hediyesini orada verecekti.Ama Jimi Hendrix o akşamki konsere gelmedi.Eric Clapton düş kırıklığı ile evine döndü.Yatağa girerken, ertesi gün onu şoke edecek bir haberle uyanacağı aklına gelmemişti.Jimi Hendrix bir gece evvel aşırı doz uyuşturucudan ölmüştü.
1970'ler Eric Clapton için kayıp yıllardı.Jimi Hendrix gibi o da uyuşturucunun girdabında kaybolup gitmişti.Hiçbir şey onu kesmiyor, sevgilisiyle birlikte en saf eroini kullanıyordu.Eroine haftada 2000 dolara yakın para ödüyordu.Yani bugünün parasıyla 16 bin dolara yakın bir para.Evinden dışarı çıkmıyor, kimseyi görmek istemiyordu.Ahmet Ertegün, uyuşturucuyu bırakması için ona günlerce yalvarmış, hatta önünde ağlamıştı.Ama hiçbir şey onu etkilemiyor, tam aksine, Charlie Parker, Ray Charles gibi idollerinin uyuşturucu yolunda yürümek istiyordu. Üstelik, tek acısı Jimi Hendrix'in ölümü de değildi.Eric Clapton, bir kadına umutsuz bir şekilde áşık olmuştu.
Kadının adı Pattie idi ve Beatles'ın ünlü üyesi George Harrison'un karısıydı.Birbirine yakın evlerde oturuyorlardı.Kariyerindeki en önemli şarkılardan biri olan "Layla"yı onun için yazmıştı. Pattie de ona sempati duyuyordu.Geceler boyu konuşuyorlardı. Hatta bir gece işi öpüşmeye kadar götürmüşlerdi.Clapton, ondan George Harrison'ı bırakıp kendisiyle yaşamasını istiyordu.Ama Pattie'nin buna hiç niyeti yoktu.Bu cevapları alan Eric Clapton, daha sonraki yıllarda utançla hatırlayacağı, istemeyeceği yollara başvurmaya başladı.Önce George Harrison'a gidip, "Ben senin karına áşığım" dedi. Harrison çok şaşırdı, çok üzüldü.Ama karısını bırakmadı.Uyuşturucu batağındaki Clapton için artık son yol kalmıştı.Sevdiği kadını tehdit etmek, hatta şantaj yapmak.Bir gün onu evine çağırdı ve en kararlı haliyle yüzüne bakıp şunu söyledi:"Eğer kocanı bırakıp bana gelmezsen, eroin kullanmaya başlayacağım."Aslında bu büyük bir yalandı. Çünkü Clapton neredeyse bir yıldan beri damarlarına "brown sugar" denilen en saf eroini zerkediyordu.Pattie ona acıyarak baktı.Hiçbir şey söylemeden çekip gitti.Eric Clapton 1973 yılında Dr. Meg Patterson'la tanıştı ve eroinden kurtulmak için mücadeleye başladı.Uzun ve acıklı bir süreçti.Sonunda başardı ve eroini bıraktı.Ama geçirdiği o dönem, hayatında kayıp yıllar olarak kalacaktı.Çılgınca áşık olduğu kadına, blöf ve şantaj yapacak kadar diplere düşmüştü.
Dr. Meg Patterson, elindeki o şeye hayretle baktı.Postayla gelen koliden altın bir kaşık çıkmıştı.Yanına iliştirilen zarfta ise kısa bir mektup vardı:"Beni eroinden kurtardığın için sana minnet borçluyum. Artık bu kaşığa ihtiyacım yok. Bunu sana bir hatıra olarak gönderiyorum."Paketten çıkan kaşık, Eric Clapton'un eroini sıvılaştırmak için kullandığı altın kaşıktı.O mektup, dünyanın en ünlü blues müzisyenlerinden birinin hayatında dönüm noktası olacaktı.
(*) "Clapton-The Autobiography", Eric Clapton, Broadway Books, 2007
Ertuğrul Özkök / Hürriyet