
Paul Muariat ve benzerleri..Biz gençler, pop müzik dinlemek istiyorsak, ya "il radyosunu" dinlemek zorundaydık ya da o tarihlerde çok az evde bulunan büyük bantlarla çalışan teypler ve kara plak çalan pikaplar kullanırdık.İki unutulmaz isimŞehirlerarası otobüs yolculukları tam bir "felaket" sayılırdı bizim yaşımızdakiler için...Çünkü o tarihte otobüs şoförleri radyodan sadece türkü dinlerlerdi... Türk pop müziği ya da hafif Batı müziği başladığında çıt!.. Radyo kapatılırdı...Ve nedendir bilmem, ne zaman İzmir'e gidecek olsam, radyoda şu türkünün çaldığını hatırlarım: Şu İzmir'in dağlarında, bülbül öter bağlarında...
Önceki gece Atatürk Kültür Merkezi'nde aklımdan hep bunlar geçti...Karşımda bugüne kadar canlısını hiç görmediğim o ünlü koro vardı: Yurttan Sesler Topluluğu. Hüsamettin Subaşı, Erciş'in o insanın içine neşe veren "Ha şirin nar ağacı" türküsünü söylerken çocukluğuma doğru minik bir hayal yolculuğuna çıktım.Muzaffer Akgün de oradaydı... "Çakmağı çak", "Geceler yârim oldu" ve "Ham meyveyi kopardılar dalından".
O yıllarda bu türküler "hit" olurdu, dedim ya daha fantezinin farkında bile değildik!Çocukluğumdan aklımda kalan ve hiç unutmayacağım isimlerden iki tane var ki bu yazı da zaten onlardan biri için yazılıyor: Nida Tüfekçi ve Yücel Paşmakçı.İşine âşık olmakBugün bildiğiniz, sevdiğiniz ne kadar türkü varsa diyebilirim ki ezici çoğunluğunu bu iki müzik adamı sayesinde öğrendik. Nida Bey'i kaybettik ama Yücel Bey hâlâ aramızda ve hâlâ ömrünü adadığı işini sürdürüyor.
Yücel Paşmakçı'nın bir de anısını öğrendim. Yurdun dört bir yanını dolaşıp, derlediği türküleri notaya alır ve ölümsüzleşmelerini sağlarken ihtiyaç duyduğu teybi nasıl aldığını anlattı. 500 lira maaşı olan bir insanın 1200 lirayı bir Grundig teybe verebilmesi zaten ancak yaptığı işe âşık olmasıyla açıklanabilir. O duyguları iyi biliyorum çünkü ilk daktiloma sahip olma öyküm ile çok benzeşiyor.Halk türkülerini derlemek, onları notaya alabilmek gerçekten ciddi bir uğraşı, önemli bir bilgi birikimini ve her şeyden önce bu işi yapmayı çok sevmeyi gerektiriyor.
Para kazanmaktan önce sevdiği işi yapmaya kendini adayanlar sayesinde bugün yurdumuzun folklorik zenginliğini öğrenebildik, gelecek kuşaklara da aktarabiliyoruz.Yücel Paşmakçı'nın ödülü bu bitmek bilmeyen mücadelede, değerli bir ustaya sunulan bir şükranın ifadesi olarak ardından gelecek nesillere de iyi bir örnek oldu.
Mehmet Y. Yılmaz/Milliyet