
Hayat ne güzeldi o kitaplarda...Yaz gelince okullar kapanır, sandıklardan yazlık giysiler çıkarılır, uzaktaki akrabaların yanına tatile gidilirdi köye...Sonbaharda odun kömür alınır, anneler reçel kaynatırdı.Herkes iyi, biz akıllı uslu, Karabaş mutluydu.Bunlar değil miydi o kitaplardan öğrendiklerimiz?
Keşke hep Hayat Bilgisi tadında geçse hayat...Hayır bunları öğrene öğrene büyüyüp sonra nasıl canavarlaştık, onu anlamıyorum. Bir de ‘çocuklukta atılır bütün temeller' derler...Hayat hakkında hakiki bilgilerle donatılsaydık ne olacaktı bilmiyorum. O zaman kitaba da gerek yoktu zaten. Tek cümlelik fiş yeterdi.‘Hayat, yaşamak için öldürmektir.' Kimbilir belki bu dediğim gibidir artık...
Çoktandır Hayat Bilgisi kitabı görmedim.Zaten şimdiki çocuklara ‘Annem reçel kaynattı' diye bir cümle sunamazsınız.‘Ne marka?' diye sorarlar.
Fasulyenin plastikten hazır filizlenmişi vardır mutlaka. Renk renk...Sayı saymak için var mesela... Artık kimse erzak dolabından cebine bir avuç fasulye alıp gitmiyor okula.Neyse uzatmayayım.
Ben eski Hayat Bilgisi kitaplarını özledim. Daha doğrusu o kitaplardaki hayatı... A
slında hiç köyde yaşayan, misal bağbozumu zamanı yanına gittiğim dedem, dayım falan olmadı. Yani o günlerde de masal kitabı gibiydi benim için Hayat Bilgisi kitabı...
Aman, ne bileyim...
Özledim işte!
Pakize Suda / Hürriyet