
Murat'la birlikte, Orhan Gencebay'ın 'Dertler Benim Olsun' şarkısını söylemeye çalışıyoruz ama, birinci kıtadan sonrasını ikimiz de çıkaramıyoruz. Bu şarkı 1974 yılında yapılmıştı, belki hatırlayanlarınız vardır. Ayrıca Neşe Karaböcek de plağa okumuştu. Kütahya'daki ilk gençlik günlerimde Orhan Gencebay'ın filmlerini görmeye giderdim hep. Okul kantininde veya çay bahçelerinde dinlerdim onu. Murat da onu çok severmiş meğer…
Ve derken bir gün Murat beni kolumdan çekerek bir yere götürüyor "Gel oğlum, bak seni nasıl biriyle tanıştıracağım.." diyerek. Sonrasında Tokat'lı devre arkadaşımız Duran Güvener ile bir masaya oturmuşuz, Murat çayları ısmarlamış ve Duran'a "Hadi söyle...." diyor. Duran meğer Orhan Gencebay'ın bütün şarkılarını ezbere bilmekte değil miymiş? 'Batsın Bu Dünya' şarkısı için "Bazan çok bozuluyorum bu şarkıya, haşa Allah'a isyan eder gibi sanki..." diyor ve biraz sonra bizim günlerdir hatırlayamadığımız o şarkıyı söylemeye başlıyor: Bir zamanlar benim sevgilimdin, Yanımdayken bile hasretimdin Şimdi başka bir aşk buldun Mutluluk senin olsun....."
Terhis olduktan çok sonra bile Murat'la bir araya geldiğimizde nice defalar karaoke yapıp bu şarkıyı söylemedik mi? Hala bir araya geldiğimizde muhabbetin en alakasız yerinde birimiz "Bir zamanlar benim sevgilimdin..." diye mırıldanacak olsak, öbürümüz "...yanımdayken bile hasretimdin" diye devamını getirmiyor mu?
Dürüstçe söyleyin! Aramızda kaç kişi, sevdiği kişinin ihanetine uğradıktan sonra bile, ona seçtiği öteki kişi ile mutluluklar dileyecek cesareti ve yüce gönüllülüğü gösterebilir? Birini gerçekten sevmek demek, onun her koşulda mutluluğunu dilemek değil midir? Ya sevdiğimiz kişi mutluluğu başka biriyle bulacağına karar vermişse, bize ne demek düşer? Buna benzer bir temaya bir tek Charles Aznavour'un 'Et moi dans mon coin' şarkısında rastlamıştım, orada da hikayenin kahramanı acısını içine gömerek 'sanki o kadınla aralarında hiçbir şey olmamış gibi' kendi köşesine çekiliyordu sadece. "Farketmez yaşamak, sen mesut ol yeter..." diyebilmek için Orhan Gencebay olmak lazımmış meğer…
Alper Eğmir