Sinemanın alçak gönüllü ve cömert ustasıydı

1959 yılı...Ülkü Tamer ve arkadaşlarının, çıkardıkları derginin yazıhanesi olarak kullandıkları Saraçhane'deki bulvar kahvesinin kapısı açılmış, içeri Yılmaz Pütün girmiş.Yüzü ışıl ışılmış."Hayrola" diye sormuş Tamer, "yeni bir öykü mü yazdın?""Yok" demiş Yılmaz Pütün; "Bir filmde, hem de başrolde oynuyorum: Bu Vatanın Çocukları'nda..."Dergici arkadaşları "sen şaşırmışsın" tepkisini verince göğsünü gererek yanıtlamış: "Filmi Atıf Yılmaz yönetiyor."Bu kez gülmüşler: "Demek Atıf Yılmaz da şaşırmış, senden oyuncu mu olur yahu!" Bu anıyı Ülkü Tamer'den okumuştum.Atıf Yılmaz'ın hiç şaşırmadığı çarçabuk ortaya çıkmıştı tabii...Hatta Türk sinemasına sadece güçlü bir oyuncu değil, gerçek bir sinema ustası kazandırmıştı.Yılmaz Pütün, kısa zamanda Yılmaz Güney olmuştu.Yılmaz Güney sinemamızda, kültür - sanat dünyamızda ve popüler kültürümüzde derin izler bırakıp bu hayattan ayrılalı çok oldu.Güzel Türk filmlerinin alçak gönüllü ve çalışkan yönetmeni Atıf Yılmaz da artık aramızda değil!
Atıf Yılmaz'ın ölümü üzerine gazetelerde çıkan kimi yaldızlı, allı pullu yazılara bakıyorum da şunu söylemek istiyorum: Kaybettiğimiz bir değer için güzel şeyler yazmak istiyorsak, ona ve yaptıklarına "hak"kını vermeye çalışmamız yeter... Yaşarken kendisi okusa fena halde dalgasını geçeceği biçimde abartılı değerlendirmelere ve ifadelere hiç gerek yok ki!Atıf Yılmaz bir Tarkovski değildi...Bertolucci de değildi.Yılmaz Güney gibi nice özgün - bağımsız sinema yaratıcısının yolunu açmıştı ama onlardan da değildi.Olması da gerekmezdi!Atıf Yılmaz, Yeşilçam sinema geleneğindendi; o geleneğin ustalarındandı. O çok sözü edilen "kadın filmleri" ve "entelektüel" projeleri de dahil, bütün arayışlarını Yeşilçam'ın "el"i ve "dil"iyle kotarmıştı. "Bir Atıf Yılmaz Filmi"nin bütün güzelliği ve etkileyiciliği de bu özelliğinden kaynaklanmaktaydı.
Anadolu seyircisi fındık fıstık niyetine tüketsin diye çektiği sayısız filmi kadar, etkisi insanın içine işleyen filmleri de vardı Atıf Yılmaz'ın...1966 yapımı Ah Güzel İstanbul mesela! 1959 yapımı Ala Geyik! Filmin senaryo yazarlarına bakın: Yılmaz Güney, Atıf Yılmaz, Halit Refiğ!..Sonra kim seyretmiş de unutabilmiş, şaşarım: Selvi Boylum Al Yazmalım!Ve Mine.Ve Dağınık Yatak.Ve Adı Vasfiye.Seyredeni hemen sarıp sarmalayan Selvi Boylum Al Yazmalım'ı dışarda tutarsam, Atıf Yılmaz'ın filmlerinde şu özellik hep dikkatimi çekmiştir: Onun filmleri ilk seyredişte "ne müthiş bir film seyrettim" etkisi yaratmaz, sert biçimde çarpmaz, sarsmaz insanı.Sadece içinde hafif bir sızı bırakır sanki. Filmlerinin değerini asıl ikinci seyredişte kavrarsınız; filmin öyküsünün taşıdığı duygu yükü ikinci seyredişten sonra sarar içinizi ve bir daha bırakmaz!Seyrettikçe hem filmdeki insanları hem de sokaktaki benzerlerini anlamaya, onları severek kucaklamaya başlarsınız. O nasıl oyunculuktur, nasıl sahiciliktir, şaşırıp kalırsınız.İşte bu büyük iştir ama işçiliği çok incedir ve apayrı bir değeri vardır.
Atıf usta, nur içinde yat!

Haşmet Babaoğlu/Vatan