Hani, 'içimdeki çocuğu öldürmedim' diye bir laf vardır ya, bu benim için gram geçerli değil. Çünkü öyle saftirik bir çocukluk dönemi geçirdim ki yıllarım içimdeki salağı öldürmeye çalışmakla geçti. Mücadele hala da devam ediyor!
Bir çırpıda aklıma gelenlere bakın.Maradona ile Madonna'yı kardeş sanırdım. Yetmezmiş gibi bir de kendi kendime, 'Bunların babası amma şanslı be! Bir çocuğu futbolun kralı, diğeri müziğin kraliçesi' derdim.O kadar fanatik Galatasaraylı'ydım ki, spiker, 'Fenerbahçeli Rıdvan Tanju'yu çalımladı' dediğinde ağlardım.Edip Akbayram'ın ismini Edi zannederdim. Yani o, benim için 'Edi Pakbayram'dı!Yaptığım yaramazlıklardan ötürü cehenneme gideceğimden öylesine emindim ki, TRT 1'de perşembe akşamları yayınlanan İnanç Dünyası programını gözlerimde yaşlarla izlerdim.Babaannem bir gün ölürse sevdiğim dizilerin olmadığı bir günde ölsün isterdim!'Gil' diye konuşanları fakir sanırdım.Bulmacalardaki 'annnenin erkek kardeşi' kısmına dayımın beş harfli ismini sığdırmaya çalışırdım.
Oyoyooy yaa! Ben var ya ben, numunelik bir velettim. Evlatların yüz, hatta kötü bir kelime oyunu olacak ama aynen böyle düşünüyorum, iki yüz karasıydım.Kutumu açacağımGerçi bunlar ne ki? Benim çok daha yüz kızartıcı saflıklarım var. Hazineyim ben hazineee! Beni Ali Baba ile Kırk Haramiler'in mağarasına kapatmalı, 'Açıl susam açıl' diyeni de Taksim'de sallandırmalı.
Karnım ağrıdığı zaman büyükler, 'Tuvalete git, geçer' derdi. Ben de laf dinleyip tuvalete girer, dakikalarca beklerdim. Ama klozeti kullanmak hiç aklıma gelmezdi. Bütün salaklığımla duvardaki fayansları sayardım. Sıkıldığımda da odaya dönerdim. Annem, 'Karnın geçti mi?' diye sorardı. Bir daha yollamasın diye, 'Hemen geçti' derdim.Ablama bir keresinde, 'Nasıl olup da koca bir günü evde oturarak geçirebiliyorsun?' demiştim. 'Büyüyünce insanın canı sokakta oynamak istemez ki akıllım' cevabını vermişti. Ben de bayağı bir süre büyüyüp büyümediğimi anlayabilmek için kendi kendime, 'Söyle bakalım, canın sokakta oynamak istiyor mu?' diye sormuştum.
Durun durun. Daha da tuhafı var. Annem evde nasıl bir cevher beslediğinin farkında değildi tabii. Hani çocuklar anlasın diye cinsel organlara isimler uydurulur ya, annem de ben sorunca erkeklerinkini 'pipi', kızlarınkini 'kutu' diye tanımlamıştı. O zamanlar da Cenk Koray'ın sunduğu Tele Kutu adında bir yarışma vardı. Yarışmacılar, 'Hayır Cenk Bey, ben kutumu açmak istiyorum' deyince koşarak odadan kaçardım!
Bir keresinde radyoda, 'Ajda Pekkan'ın son kaseti çıktı' dendiğini duyunca acayip üzülmüştüm. 'Neden bir daha kaset yapmayacak ki?' diye ciddi ciddi, salya sümük ağlamıştım. Fakat bir sene sonra yeni bir kaset çıkardı. 'Meğer amma yalancı kadınmış. Gözyaşlarıma yazık etmişim' deyip çok kızmıştım.
Herhalde artık benden iyiden iyiye ümidi kesmişsinizdir değil mi? 'Adam olacak çocuk' önermesi doğruysa benim adam olmam için kafadan birkaç reenkarnasyon geçirmem lazım.İşin kötüsü, durumumun hiç farkında değildim. Hatta kendimi zeki sanırdım. Sabahları uyandığımda hala aklımın yerinde olup olmadığını anlamak için de 2+2, 3+5 gibi toplama işlemleri yapardım. Sonuçların doğru çıktığını görünce çok sevinirdim!
Bunları boşverin, aslımdan bile utanırdım yahu. Sadece Avrupalılar'ın dudaktan öpüştüğünü zannederdim. Filmlerde öyle de ateşli öpüşürlerdi ki, Türk olduğum için aşırı üzülürdüm!Şimdi hepsini birden sıralayınca kendime dair ümitsizliğim ayyuka çıktı. Valla ne diyeyim; siz iyisi mi atın beni denizlere, yalan dünya size kalsın. Benim bu saatten sonra iflah olmam çok zor.
Ersan Özer/Akşam