Boğaz'dan Roger Waters aktı!


Yıllar önce Nokta dergisi, Erkin Koray'a en sevdiği gitar sololarını soruyordu. Erkin Baba cevap olarak David Gilmour'un 'Comfortably Numb'daki solosunu tek geçiyordu. "Ama" diyordu, "asla sahnede çalmam". Çalmama sebebini de mealen şöyle şahane bir tespitle izah ediyordu: "O soloyu nota kâğıdına yazın, 100 gitaristin önüne koyun. Hepsi aynı ölçülerle birebir aynısını çalsınlar, gene aynı ses çıkmaz. Sadece bir kişiden o ses çıkar."
Aslında dünyada birçok insan o solo hakkında 'Baba'yla aynı kanaatte. Arada bir yapılan 'Rock tarihinin en iyi 100 gitar solosu' tarzı anketlerde hep üst sıralarda geçer 'Comfortably Numb'ın o, su gibi akan, bir martının denize dimdik süzülüşü gibi giden solosu.
Kuruçeşme Arena'yı dolduranların çoğunun içinde aynı serzeniş vardı muhtemelen: Keşke hep birlikte olsalardı, geçen yılki Live 8'te olduğu gibi... Ve bir de soru: Eski şarkılar diğerleri olmadan aynı olacak mı? Özellikle de o solo? Kestirmeden yanıt verelim: Bundan daha fazlası olmazdı. Roger Waters'ın, o solo yazıldığında dört yaşında olan 1976 doğumlu gitaristi Dave Kilminster layıkıyla yerine getirdi görevini, az daha Erkin Baba'yı haksız çıkaracaktı.
'In The Flesh'le girdi Roger Waters konsere. "Sana kötü haberlerim var tatlım/Pink iyi hissetmiyor kendini otelde kaldı/Vekâleten grup olarak bizi gönderdi yerine." (Aslında 'The Wall' albümünün açılışındaki kısa versiyonu mu, yoksa sonlarda, aktardığımız sözün de yer aldığı uzun versiyonu mu seslendirdi, şu an şüphedeyiz ama içimizden ikincisini söylediğini düşünmek geliyor.)
İkinci şarkı 'Mother'dı ve 'Anne sence hükümete güvenmeli miyim?' dizesini söylediğinde tüm konser alanı önceden çalışılmış gibi "Asla" diye bağırıverdi. Bu arada ön taraftaki küçük bölümde konseri izleyen seçkin kişilere "Oraya girmek için kaç para verdiniz" diye sataşmaktan geri durmayanlara da bir şey diyemedik; haklarıdır...
Üçüncü şarkıda en eski 'saykodelik' günlere uzanıldı: 'Set The Controls For The Heart Of The Sun'. TRT'nin bir zamanlar sıkça yayımladığı Pompei konserinde olup da dinlemek lazımdı bunu, dedirtti insana. Kendisiyle giriş yaptığımız Erkin Baba'nın 'Mesafeler'ini 1972'de dinleyememek gibi bir eksiklikti sonuçta bu da.
'Shine On You Crazy Diamond', 'Have A Cigar', 'Wish You Were Here' diye giderken 'Amused To Death'ten Leaving Beirut'la zirveye çıktı konser. Ekrandaki inanılmaz güzellikteki animasyonlar ve Waters'ın 'kasaba şerifi Bush'a hitaben, helal olsun dedirten sözleri: "Ah Corç, Teksas tipi eğitim yemiş senin beynini daha küçücükken..."
Maçın bir de ikinci devresi var: 1973 tarihli ve müzik listelerinde birinci sırada iki hafta kalmasına karşın, hiç çıkmadan yaklaşık 15 sene kalmayı başarmış 'Dark Side Of The Moon' albümünün tamamı, 'Another Brick In The Wall', 'Vera', 'Bring The Boys Back Home' ve 'Comfortably Numb'...
Sonrası konsere girebilmiş tüm Pink Floyd dinleyicilerinin, mutluluk gözyaşları içinde, kendilerini kentin muhtelif noktalarına götürecek motorlara doluşması. Ve gecenin sürprizi: Roger Waters'ın da Kuruçeşme'den ayrılmak üzere bindiği motorun güvertesinden kendisini dinlemeye gelenlere el sallayarak Boğaz'da gözlerden yitip gitmesi...
Konsere gelirken motorda gözümüze çarpan bir hadise de eski Floydçulardan bir büyüğümüzün, "İlk olarak 1973'te seyretmiştim" deyip de evde elleriyle pişirdiği bir kekten dilimleri herkese dağıtması hadisesiydi. "Gençler de seviyorlarmış meğerse Pink Floyd'u" dediğimizdeyse, "Aman onlar her şeyi seviyor, yarın da Sezen Aksu konserine giderler" diyerek asabiyet yapmayı da ihmal etmemişti. Dönüşte yüzünde mutlu bir ifadeyle güvertede kestiriyordu... Bir zamanlar TRT3'te her Pink Floyd şarkısı çaldığında "Pink Floyd ve arkadaşlarından dinliyoruz" demesiyle meşhur merhum Engin Arman'ı sevgiyle yâd etmeyi tercih ettik biz de. Engin Arman görseydi o da aynı kanaatte olurdu herhalde, o gece Pink Floyd da arkadaşları da oradaydı sanki...


Serkan Seymen